3 Aralık 2013 Salı

Bir insani anlamak ve empati kurmak nedir



Birinci bölümde yazdığım öyküde: Almanya’da yaşayan aile 5 yaşındaki erkek çocukları ile birlikte Ankara’daki baba evine gelir. Dini bütün baba, erkek çocuğunun torununa dini bilgi verip vermediğini kontrol için, küçük torununa Peygamberimizin İsmini sorar, aldığı yanıt “NASRETTİN HOCA” olunca çok kızar, yıkılır ve erkek çocuğuna küser. Erkek çocuğu ve eşini de alan erkek çocuk bir müddet ablasının evinde kaldıktan sonra Almanya’ya döner.

  Bir yıl sonra bir kız çocuğu olur, babası hali hazırda ona kızgın ve dargındır. Yıllar geçer Almanya’da erkek çocuğu Yiğit, Berlin Üniversitesini bitirir, Mühendis olur, mastır ve Doktorasını Amerika’da yapar. Gerek Berlin’deki gazeteler ve gerekse Türkiye’deki gazeteler :“Müthiş Türk, cep telefonlarını bozup robot yapan Yiğit Kocatepe, Türklerin gururu oldu. Berlin Üniversitesinde ders veren genç yetenek Japonya ve Çin Üniversitelerinde de ders ve konferanslar verdi.” Dede bu haberleri okuyunca gözyaşlarını tutamaz, gururlanmıştır torunu ile ama, içinde hala bir keder çöreklenmiş duruyor ve “Acaba dini bilgileri de öğrendi mi?” diye soruyordu kendi, kendisine.

  Aradan yıllar geçti dede iyice yaşlanmıştı, erkek çocuğundan mektup aldı, geleceklerini müjdeliyordu. Hastalığını dahi unutmuştu, doktorlar durumunun ümitsiz olduğunu söylemişlerdi. “Allah’ım ne olur erkek çocuğumu, gelinimi, torunlarımı ve onun yavrularını görmeden canımı alma” diye yalvardı.

  Nihayet o gün geldi, taksi kapının önünde durunca yataktan doğruldu, yatağı camın önündeydi, dışarıyı görebiliyordu. Bir de ne görsün 2 taksi vardı kapının önünde, birisinden genç ve güzel bir kız olan torunu ve erkek çocuğu ile gelini indiler, yıllar ikisini de hırpalamıştı, erkek çocuğunun şakaklarına kırlar düşmüştü. İkinci taksiden Tığ gibi bir delikanlı torunu, sarışın Alman gelinleri ve bir oğlan, bir kız çocuk indiler. Kız tahminen 7 yaşında, erkek çocuk 5 yaşında idi. Ağlayarak gözyaşları içinde bağırlarına bastı onları. Torununun 5 yaşındaki erkek çocuğu koşup dedeye sarıldı ve Dedeciğim benim adım Muhammet, hani bizim Peygamberimiz Hz. Muhammet var ya, işte onun isminden. Size Amentü’yü okuyayım mı? “ diye mevzuca Dede ağlayarak onu bağrına bastı ve Küçük yavrunun bir çırpıda okuduğu Amentü’yü dinledi, ellerini havaya açıp : “Yüce Allah’ım sana şükürler olsun bugünleri bana gösterdin, torunumun eşi de Müslüman olmuş daha ne isterim ki, şimdi rahat can verebilirim, hakkınızı helal edin yavrularım. Siz salona geçin ben biraz uyuyayım sonra görüşürüz” dedi. Salonda neşeli bir hava vardı, yemekler hazırlandı, akrabalar haneye doluştu, neşe içinde sofraya oturuldu. Kız torunu da Berlin Üniversitesini bitirip mühendis olmuştu. Alman olan gelin Dedenin yemeğini bir tepsiye hazırlayıp, yavaşça odasına girdi, yemeği bizzat kendisi yedirmek istiyordu ihtiyar adama. Yatağa yanaştı, bir de ne görsün, dedenin başı yana düşmüş, gözleri bir noktaya dikilişti. Tepsiyi masaya bırakıp yanına gitti, başını elleri arasına alıp : “Papa, papa” diye bağırdı, fakat tevekkeli. İhtiyar adam son soluğunu vermişti, yüzünde mutlu huzurlu bir ifade vardı. Bir kimseyi anlamanız için onu tanımanız gerekli. Tanımak içinde bir araya gelmeniz, konuşmanız gerek. Bir kimseyi yazdıklarından da bir miktar tanımak olasıdır ama bu asla yeterli olmaz. Zira yazarken kişi kendini ele vermez! Hem de bazen tam da kendi düşüncesinin karşıtı şeyleri yazabilir, müdafaa edebilir…

   Onun için bir insanı en iyi tanımanın yolu, onunla yüz yüze görüşüp sohbet etmektir. Konuşurken de vücut diline çok iyi dikkat etmek gerekir. Zira vücut dili, hele gözler hiçbir zaman yalan söylemez…

   İnsanlar ile ilgili bilgi edindikten sonra sıra onları anlamaya gelir. Bu, öyle sanıldığı gibi kolay bir şey değildir. Tanınmış bir yazar; “Bir insanın bir insanı anlaması !” diyor. Sıradan insanlar için doğrudur bu söz. Ama bizim gibi ömrünü insanları anlamaya ve onlara yardımcı olmaya adamış profesyoneller için doğru olmasa gerek…

   Karşısındaki ile Empati yapabilen bir insan onu anlayabilir. Peki, nedir Empati? Empati, karşısındaki insanı dikkatle dinledikten sonra, bir an kendini onun yerine koyup, o kişinin nasıl düşündüğünü ve nasıl hissettiğini anlamaya çalışmaktır.

   Şimdi gelin Empati ile ilgili daha fazla bilgi edinelim:

   “Empati veya eşduyum, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu vaziyet veyahut davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak mananında da kullanılır. Empatinin tam ters manalısı antipatidir.

   Bebekler üzerinde yapılan incelemelere göre, doğuştan Empati kabiliyetimiz yüksek olmakla beraber, uygun koşullarda hızla kaybedilebilen bir kabiliyettir. Empati kabiliyetini sonradan kazanabilmenin yolu; açık uçlu sualler sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak ve kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır.

   Pozitif amaçlar için kullanıldığında işbirliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu beceri, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır.

   Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki dövüşler azalır ve giderek yok olur. Aile içi Empati ise aile fertlerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede fertler rağmendekinin ne reaksiyon vereceğini bilir ve ona göre davranır.

   Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kaidesi vardır;

   1- Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,

   2- Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,

   3- O kişiyi anladığını ona dile getirmek." (Vikipedi).

   *****

   Herkese sıhhat, mutluluk ve empatik bir hayat dilerim.

   Şen ve esen kalınız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder